11 Haziran 2016 Cumartesi

Roman- Markus Zusak Kitap Hırsızı

Markus Zusak*Kitap Hırsızı
Avustralya Roman
Şubat'2016 Kitabım

İlk olarak 2005 yılında yayınlanan bu kitap pek çok ödül kazanmış ve 230 hafta boyunca New York Times En Çok Satanlar listesinde yer almış. Eee hal böyle olunca; filmi yapılmazsa ayıp olurdu ve böylelikle 2013 senesinde kitaptan uyarlanan filmi de çekilmiş.

Öncelikle kitaptan bahsetmek istiyorum. Kitabın ön ve arka kapaklarında çok iddialı yorumlar bulunuyor.

Ön Kapak: ''Yılın en çok beklenen kitabı. Olağanüstü... gerçekten muhteşem!'' Publishers Weekly

Arka Kapak: ''Merak uyandıran , hayat dolu ve son derece ustalıkla yazılmış, nefes kese bir roman ; aynı zamanda harikulade ve sürükleyici.'' The Guardian

Bunları okuyunca insan daha da bir heyecanlanıyor kitaba başlamak için . Kitabı açıyorsunuz ve ilginç , hiç de tanıdık olmayan bir giriş ile başlıyor kitap. Devam ediyorsunuz okumaya ancak ilginçlik de devam ediyor.. Alışılmadık bir tarz , sanki okuduklarınız çok anlamsız , kısa , alakasız sözcükler dizisi ama net... Kelimeler birbirlerine bağlanamadıkları gibi kendi başlarına da bir anlamları yok sanki.. İşte böyle böyle sanırsam bir 100 sayfa gidiyorsunuz... Ama sakin kalmakta fayda var çünkü her şey rayına oturacak konuyu anlayacaksınız ve işte o zaman kitaptan zevk almaya başlayacaksınız. Bir süre için sabrınız gerekiyor, sakın bu ilginç tarzın tüm kitap boyunca süreceğini düşünüp de kitabı yarıda bırakmayın.

Romanın konusuna gelirsek yine bir dönem kitabı olup , II. Dünya Savaşı yıllarında Nazi Almanya'sını anlatıyor. Ücret karşılığında evlatlık alınan bir kız çocuğu , ona babalık eden esasen üvey ama inanılmaz gerçek bir baba , ona annelik eden hafif asabi ama altın kalpli bir anne ve evlerinde sakladıkları kaçak bir gencin aralarındaki sımsıcak ilişkiyi konu alan bir kitap.

 Nazi Almanyası dönemi bir çok yazarın romanlarında kullanılmıştır, bu dönemi daha doğrusu soykırımı anlatan belki de piyasada milyonlarca trajik eser vardır ancak bu kitabı diğerlerinden ayıran yazarın kalemi ve  şiirsel bir dille bir çocuğun gözünden yazmasıdır diye düşünüyorum.

Ben tabi ki filmini izlemeden önce kitabı okudum ve üzerine de filmi izledim.  Filmi fena değildi ama kitabı çok daha güzeldi ...


Bu yazımı oluştururken bana gönülden eşlik eden kişi Antonio Vivaldi...

Roman Nazan Bekiroğlu Nar Ağacı

Nazan Bekiroğlu*Nar Ağacı
Türk Edebiyatı Roman
Şubat'2016 Kitabım
Sen öyle çağırmasan ben böyle gelmezdim...

Bu kitap Trabzon-Tebriz-Tiflis-Batum-Bakü- Istanbul hattında geçen bir aşk romanı. Balkan Savaşı yıllarından başlayarak 1. Dünya Savaşı yıllarına dek uzanan bir süreci işliyor.

Ben normalde bu tür kitapları çok severim ve yine seveceğimi düşünerek hiç incelemeden satın almıştım .Ancak ne yazık bu kitaba kendimi veremedim bir türlü , sevemedim Nazan Bekiroğlu'nun kalemini. 

Kitap 535 sayfa yani oldukça uzun ve yavaş ilerliyor. Ben çok zorlanarak bitirdim ancak bu kitap ile ilgili yorumlar çok iyi , düşündürücü =) 





Roman - Nedim Gürsel Şeytan, Melek ve Komünist

Nedim Gürsel*Şeytan,Melek ve Komünist
Türk Edebiyatı-Roman
Ocak'16 Kitabım
Bir gün öğle paydosunda Nezih Kitabevinde gezinirken raflarda rastlayıp da ismiyle ilgimi çeken bu kitabı hemen aldım. Arka sayfasında Nazım Hikmet'in hayat hikayesi olarak da okuyabileceğimiz yazıyordu ben de düşünmeden aldım ve okudum. Ancak yanlış anlaşılma olmasın bu kitap Nazım Hikmet'in biyografisi kesinlikle değil, bu  başlı başına bir roman ve aralarda Nazım Hikmet serpmeleri var.  

Kitap bir dönemi anlatıyor ve romanın adı aslında romandaki üç ana karakterin isimlerimden geliyor. Ali Albayrak , lakabı Melek , Harp okulu eski öğrencisi
 muhbir bir komünist, eşcinsel ve eski tüfek. Nazım Hikmeti ihbar eden raporlardaki lakabı ise Şeytan. Diğer bir karakter ise; şehvet düşkünü bir şarkıcı olan İpek ve İpek'e aşık bir biyografi yazarı , hikayeyi onun ağzından dinliyoruz kitap boyunca. Bu yazar vasıtasıyla Nazım Hikmet de ara ara hayat hikayeleri ile devreye giriyor.

Komünizm ne kadar ütopik bir düşüncede olsa ve hep ütopyalarda da kalsa , vermek istediği ve sağlayacağı tamamen eşitlik üzerine olacağından dolayı kim bilir başarı ile uygulanabilse idi şu an şahit olduğumuz kanımızı donduran ne toprak savaşları olurdu, ne zavallı masumlar bir hiç uğruna ölürdü, ne de insanlar çalıp çırpar ,cinayet işlerlerdi.  Ve şimdi susma zamanı, bırakalım Nazım konuşsun olanca gerçekliği ve kendilendiğinle..



VATAN HAİNİ

 "Nâzım Hikmet vatan hainliğine devam ediyor hâlâ. 

Amerikan emperyalizminin yarı sömürgesiyiz, dedi Hikmet.
Nâzım Hikmet vatan hainliğine devam ediyor hâlâ."
Bir Ankara gazetesinde çıktı bunlar, üç sütun üstüne, kapkara haykıran puntolarla,
bir Ankara gazetesinde, fotoğrafı yanında Amiral Vilyamson'un
66 santimetre karede gülüyor, ağzı kulaklarında, Amerikan amirali
Amerika, bütçemize 120 milyon lira hibe etti, 120 milyon lira.
"Amerikan emperyalizminin yarı sömürgesiyiz, dedi Hikmet
Nâzım Hikmet vatan hainliğine devam ediyor hâlâ."

Evet, vatan hainiyim, siz vatanperverseniz, siz yurtseverseniz, ben yurt
hainiyim, ben vatan hainiyim.
Vatan çiftliklerinizse,
kasalarınızın ve çek defterlerinizin içindekilerse vatan,
vatan, şose boylarında gebermekse açlıktan,
vatan, soğukta it gibi titremek ve sıtmadan kıvranmaksa yazın,
fabrikalarınızda al kanımızı içmekse vatan,
vatan tırnaklarıysa ağalarınızın,
vatan, mızraklı ilmühalse, vatan, polis copuysa,
ödeneklerinizse, maaşlarınızsa vatan,
vatan, Amerikan üsleri, Amerikan bombası, Amerikan donanması topuysa,
vatan, kurtulmamaksa kokmuş karanlığımızdan,
 ben vatan hainiyim.
Yazın üç sütun üstüne kapkara haykıran puntolarla :
Nâzım Hikmet vatan hainliğine devam ediyor hâlâ. ..








9 Haziran 2016 Perşembe

Roman- Tess Gerritsen Çırak

Tess Gerritsen*Çırak , Amerikan Edebiyatı Roman
Şubat'16 Kitabım 
Azıcık korkmak, heyecanlanmak ve çokça gerilmek için kitap ve yazar arayışı içerisinde iken araştırmalarım sonucunda Çin asıllı  gerilim romanlarının  yazarı Tess Gerritsen hakkında çok güzel yorumlarla karşılaştığım için serinin ilki olan Çırak adlı kitabına başlamaya karar verdim. Çırak - Cerrah- Günahkar- İkiz Bedenler şeklinde seri ilerliyor.

Tess Gerritsen ; aynı zamanda doktor olduğu için insan anatomisini oldukça iyi bilen birisi olmasından olsa gerek , cinayetler gayet profesyonelce anlatılıyor. Bolca kanın hakim olduğu,  ilginç cinayetler işleyen bir seri katilin kurbanları,  kurbanların hikayesi, konuyu araştıran detektifler, kurbanlar arası bağlantılar kurmaya çalışan bir takım polisler etrafında dönen katil kim sorusunun ön planda tutulduğu klasik bir korku-gerilim kitabı. Yazar, okuyucuyu ara ara başka duygulara da yönlendirmeye çalışmış ve bunun için en kolayı olan aşkı da işlemeiyi ihmal etmemiş eserinde , yani kitapta sadece kan gövdeyi götürmüyor . Zaman zaman romatizm yaşanıyor ...


Ben niyeyse çok sevmedim kitabı,  belki modumda değilim okurken bilemiyorum çünkü bu serinin seveni oldukça fazla . Ayrıca bu serinin dizisi de çekilmiş,  dizinin ismi Rizzoli and Isles . Bu isimler romanın detektif karakterlerinin adları . Ben kitabı bitirdikten sonra dizinin ilk bölümünü izledim ve sarmadı pek o nedenle devam etmedim izlemeye.   Açıkçası kitap bittiğinde de acaba katil kim diye bir merak bende uyandırmadığı için seriye devam etmeye pek niyetim yok.


Bu yazımı oluştururken kontrast duygular hissetmem açısından latin ezgileri tercih ederek bolero dinledim ve bana bu yazı boyunca gönülden eşlik eden şarkılar Jose Miguel-Te Odio Y Te Quiero , Lucho Burrios - Tus Besos, Hector Lanoe- Tus Ojos , Grupo Caribe - La Buena de Dios, Trio Latino- Una Vez Mas ve   Los Panchos - Una Vez...


Roman - Azra Kohen Pi

Azra Kohen*Pi , Türk Edebiyatı Roman
Şubat'16 Kitabım

Fi ile başlayarak ortalığı kasıp kavuran,  Çi ile devam ederek etrafı sakinleştiren ve Pi ile bitirip dengeyi bulan bu üçlü popüler kitap serisini duymayan bilmeyen yoktur kanımca. 

Ben bu tür serileri anında okumuyorum bekletiyorum ki kitapların yayınlanma arası zamanı kısalsın ve böylelikle ben de hikayeden soğumayayım. 

Bu nedenle ben bu seriye başladığımda zaten halihazırda piyasada Fİ ve Çİ yayınlanmış çok ses getirmiş , Pİ ise daha doğmamış idi.  Fi ve Çi yi geçen sene art arda okudum. Pi yi de bu sene Şubat ayı içerisinde okudum. Bu seri için 2 tür okuyucu var diye gözlemledim ben. İlk kısımda yer alanlar hikayeyi, kurguyu, karakterleri yani her şeyini fena halde sevmiş diğer kısım ise daha en başından yani Fi'den itibaren gıcık kapmış. Kitaplarda oldukça erotizm var , hem de hardcore kıvamında eee hal böyle olunca tabiki bizimkiler bu durumlara çok alışık olmadıkları için rahatsız olanlar ve kitaplara devam etmeyenler edemeyenler hatta nefret edenler bile var..  Ben hangi okuyucuyum diye sorunca kendime ne fanatiği oldum ne de düşmanı . Benim için çok çerezlik kitaplardı yani kafa dağıtmak açısından iyi kitaplardı.  Sanırsam en güzel kitabı Fi idi. Pi de ben çok sıkıldım. Bir de Azra Kohen'in sürekli bir şeyleri okuyucuya aşılama çabası çok rahatsız ediyor bir süre sonra . Örneğin,romanın bir karakteri bir hastalıktan ya da sendromdan bahsediyor , ilgili sayfanın en altında * ile hastalığa yönelik Meydan Lorusse tadında ansiklopedik bilgiler dahilinde açıklamalar yapmış bilmiyorum biraz fazla kaçmış bu ve sanki özellikle Pi de sıklıkla tekrarlamış bu durumu.

Söylediğim gibi kitaplar hızlıca akıyor , okuması kolay kafa patlatmak gerekmiyor. Kafa dağıtmak için okunabilir ama Çi hariç diğer iki kitap biraz fazla uzunlar sabrınız var ise başlayın ...

Roman - Ahmet Ümit Sultanı Öldürmek

Ahmet Ümit* Sultanı Öldürmek Türk Edebiyatı Roman
Ocak'16 Kitabım 

Bundan 5 sene önce aldığım bir kitap idi ve 2011'den bu yana hep okumaya niyetlenip bir kısmına kadar ilerleyebildiğim ama devamını her ne hikmetse bir türlü getiremediğim kitaplığımda durarak kendisini gördüğüm her seferde okumadığım ve defalarca yarım bıraktığım için beni çok rahatsız eden canım Türk polisiye türü olan romanı en sonunda bitirebildim . Güzel miydi peki bence hayır.Elbet emeğe saygım büyük ancak çok sıkılarak ve inatlaşarak okudum esasen kitabı. Yani artık bitireceğim yine bırakmayacağım inadıyla okuyunca da hiç zevk vermedi haliyle kitap.  Ahmet Ümit'in herhangi  başka  bir kitabını okumadım ve normalde çok severim aslında polisiye , gizem , macera türü kitapları ancak bu eser mi sıkıcı idi yoksa Ahmet Ümit'in kalemi mi böyle bu sorunun cevabını anlayabilmem için bir eserini daha okumam gerekiyor o nedenle şimdilik bu sorum cevapsız kalacak .

Kitap 510 sayfadan oluşuyor yani oldukça kalın bir kitap.  Ahmet Ümit çok araştırarak oluşturmuştur muhakkak bu kitabı bundan şüphem yok zira kaynakça kısmında bir çok kaynak adı belirtilmiş. Ancak bana kalırsa bu kitabın  problemi çok sık kendini tekrarlaması yani okuyucuda  merak uyandıracağım diye konu sünmüş de sünmüş ve bir süre sonra okuyucuyu sıkıyor 'ee hadi artık bitsin ne olacaksa olsun' diyorsun . Velev ki ben kitaplarda aşırı betimlemelerden bile sıkılırken konunun yazar tarafından gereksiz bir şekilde dallandırılıp budaklandırılıp uzatılmasından hiç haz etmiyorum,  kim eder acaba ..

Konusuna gelince Ahmet Ümit bu kitabında günümüzde işlenmiş gizem dolu bir cinayeti tarihi bir döneme entegre ediyor daha doğrusu etmeye çalışmış desem doğru olacak. Dönem olarak Fatih Sultan Mehmed Hanı seçmiş ve tarihin bize öğretildiği şekilde olmadığı kurgusu ile hikayeyi kurgulamış ve günümüze bağlamış..

Ahmet Ümit'in Bab-ı Esrar isimli kitabını övenleri duydum belki zamanım olursa ileride  o kitabını okuyarak Ahmet Ümit ile ilgili merakımı gidermiş olurum ancak şimdilik durum böyle...


Klasikler - F.S.Fitzgerald Muhteşem Gatsby

F. Scott Fitzgerald * Muhteşem Gatsby , Amerikan Edebiyatı
Mart'16 Kitabım
Ve çok güzel bir klasik daha , bu kitabı Şişli'de bulunan bir sahaftan aldım hem de 2TL ya ...

Bu muhteşem kitabın yenilerde Hollywood filmi de çekildi Leonardo abimiz başroldeydi. Daha önceden de Robert Redford ve Mia Farrow'un oynadığı The Great Gatsby filmi çekilmiş. Ben onu izlemedim ancak Leonardo Di Caprio'nun başrol oynadığı film gayet güzeldi ve dekorasyon , kostümler çok başarılı idi. 

Genellikle kitaptan uyarlanan filmlerde eğer ilk önce kitabı okursanız ve ardından filmini izlerseniz hayal kırıklığı yaratabiliyor ne de olsa hiçbir yönetmen sizin hayal gücünüzden daha öte gidemiyor.. Ama yine de ben böyle filmi çekilmiş kitapları okuduğum zaman kesinlikle önce kitabını okuyorum ve üzerine filmini seyredince iyice pekiştiriyorum hikayeyi yani eseri .

Kitaba gelecek olursak ABD'li yazar F. Scott Fitzgerald'ın bu eserinin konusu 1922lerde NY*Long Island'da geçiyor. Genel itibari ile 1920lerin çılgın Amerika'sını anlatan kitap bence çok güzel idi. Amerika'nın 1. Dünya Savaşından sonraki çılgın halleri desek daha doğru. Yazar bu dönemi Çılgın Yirmiler olarak adlandırıyor.  Bu döneme damgasını vuran iki önemli yenilik var bence , bunlardan ilki Caz müziğinin değerinin bu dönemlerde anlaşılması ve herkesin çılgınlar gibi caz müziği dinlemesi . Afroamerikan tarz olarak da adlandırılan Caz Devri buradan yayılarak Avrupa'ya ulaşıyor ve orada da büyük beğeni topluyor.  Zamanla gelişerek Standard Jazz olarak günümüze bu şekli ile geliyor.   Diğer önemli değişim ise; bu dönemde ABD 'de alkol yasaklanıyor . Tabi ki tezgah altından kaçak alkol üretimi yapılmaya başlanıyor. 

İşte romanımızın gizemli başkahramanı sır dolu geçmişi ile Gatsbymiz de bu şatafat içinde ama hep bir yanı eksik , kırık dökük olarak hikayede ana yerini alıyor. Bu romanda yarım kalmış bir aşkın devamı da var . Gatsby'nin hikayesi bu ve siz bu hikaye boyunca bazı şeyleri gerçekten çok merak ediyorsunuz. Sonu ise çok hazin ...

Kitabın arka sayfasından; Muhteşem Gatsby'de Fitzgerald hem Amerikanın 1. Dünya Savaşı sonrası yaşadığı düş kırıklığını hem de para ve mevki tutkunu bir toplumdaki ahlak çöküntüsünü çarpıcı bir biçimde yansıtmakla kalmamış, belli bir zaman ve yerde geçen olayları anlatmakla yetinmemiş ; Gatsby'nin muhteşem rüyasının peşinde koşmasını adım adım takip ederken hayal ve gerçek arasındaki büyük farklılığa da güzel bir örnek vermiştir.

Bu yazımı oluştururken bana gönülden eşlik eden ve beni hep büyüleyen şarkıları ile  Max Kaminsky - All The Wrongs You've Done To Me, The Mills Brothers - Swing for sale , Ruth Etting - I'll be Blue , Hal Kemp -  Blue Moon , Henry Allen - In the Chapel in the moonlight,  Highlight of Rudy - Lost in a Fog.